Edebiyat; olay, düşünce, duygu ve hayalleri dilimiz vasıtası ile estetik bir şekilde ifade etmemiz sanatına edebiyat denir. Bu türde yazı yazan kişilere edebiyatçı denir. Edebiyat sanat türü yazılan yazılardır. Nedeni ise günlük hayatımızdan farklı olarak edebiyat dil ile birlikte vardır. Edebiyat Latincede el yazısı veya mektup anlamına gelen littera kelimesinden ortaya çıkmıştır.

Edebiyat
Edebiyat Nedir? Türleri ve Özellikleri
Edebiyat; olay, düşünce, duygu ve hayalleri dilimiz vasıtası ile estetik bir şekilde ifade etmemiz sanatına edebiyat denir. Bu türde yazı yazan kişilere edebiyatçı denir. Edebiyat sanat türü yazılan yazılardır. Nedeni ise günlük hayatımızdan farklı olarak edebiyat dil ile birlikte vardır. Edebiyat Latincede el yazısı veya mektup anlamına gelen littera kelimesinden ortaya çıkmıştır.
Konu olarak Edebiyat; Efsane, Drama, Deneme, Roman, Şiir, Hikâye konularını işler. Edebiyatta kurmaca gerçeklikler yer alır. Edebiyatçı gerçek yaşamlardan esinlendiği olay ve olguları kendine göre kurgular. Bu nedenle hem hayali hem de gerçek hayattan alınmış bir eser ortaya çıkar. Genelde yazılı bir ürün olmasına karşın, sözlü anlatılan olayları da kapsar. Bu edebiyat türüne ise halk dilinde sözlü edebiyat ismi verilir.
Gerçek bir algı veya kurgu olarak edebiyat sınıflandırılabilir. Eserler kendi içlerinde nesir veya manzum ölçütlerle değerlendirilir. Ek olarak edebi eserler büyüklüklerine göre farklı isimler alırlar. Bunlar; hikâye, roman, kısa öykü ve drama gibi kendi aralarında uzun ve kısa şeklinde ayrılırlar. Eskiye bakacak olursak edebiyatın sınıflandırılmasında estetik açıdan tür ve şekil açısından da değerlendirildiği görülmüştür. Tarihsel bir sıçrayışla edebiyat evrim geçirmiştir. Günümüzde edebiyat sözlü edebi eserleri de kapsar. Son zamanlarda teknolojinin gelişmesi ve sanal ortamlarda e-ortam ismi verilen yeni bir edebiyatı ortaya çıkarmıştır.
Edebiyat isminin edebiyat yazarları tarafından bir tanımı ortaya konulmamıştır. Bu ad Platon’un Devlet isimli kitabından günümüze kadar ulaşmıştır. Platon’un, hayatın yansıması olarak gördüğü edebiyat bu günlere kadar gelmiştir. Georgi Plehanov ‘Edebiyat ve sanat hayatın aynasıdır’, Stendhal ise ‘Bir roman yol boyunca gezdirilen ayna demektir’ sözünü söylemişlerdir. Bazı yazarlarda aynı şekilde A. Myasnikov ve M. Parkhomenko ‘Sanat’ı çoğu kez aynaya benzetilir’. 19.yy. gelindiğinde bu benzetmelerin yanlış olduğu klasiklerin gözlerinden kaçmamıştır. Ayna karşısında durmakta olan bir nesneyi sadece yansıtır. Edebiyat ise gerçeğin derinliklerine doğru inerek çözümler ve yeniden şekillenmesini sağlar.
Boris Suchkov, bu iki fikri sentez yaparak, ‘Sanat ve edebiyat yapıtlarının çizmiş olduğu dünya, gerçeklerin körü körüne bir kopyası değildir, ancak, dünyanın rengini ve kokusunu kendinde bulundurur, bu sebepten ki, sanat her daim doğa ve insan yaşamının en özlü kısımlarını ele almaktadır. Bir sanat eserinin bildirisi olması gerekmektedir; bu eserin var olabilmesi için en önemli koşul ve temel unsurdur. Sanat, gerçeklerin büyük olgusuna boyun eğebilir, ona yardımcı olmaz…’ ifadesini oluşturmuştur.
Bir edebiyat eleştirmeni olan Terry Eagleton ise ‘Sağlam ve değişmeyen değerleri olan ve aynı ortak özelliklere sahip eserler ‘tanımlamasını yapmıştır.
Eski Yunan’dan beri tartışılan edebiyatın çizgileri önceden belirlenmiş kurallara göre oluşturulan bir üretim mi yoksa sıfırdan tasarlanmayan üretim safhasında geçmiş tecrübeler ve bilinçaltının ışığında meydana getirilen özgün bir edebi eser mi olduğu tartışma konusu olmuştur. Edebiyatı sorgulayan iki farklı görüş vardır.
1. Kurgucu Anlayış
Kurgulayıcı Anlayış’ı kurucusu Aristoteles’tir. Poetika isimli eserinde tragedyayı inceleyen kurguyu ön planda tutarak sanatsal bir tarzla dışavurumu ikinci plana atmıştır.
2. Dışa Vurumcu Anlayış
Eski Romalı düşünür Longinus Peri Hypsous ‘Yücelik Üzerine’ isimli eserinde sanat değerinin içerisindeki coşku miktar ile ölçümü yapılabilecek olduğunu iddia ederek kurgulayıcı anlayış tarzını reddetmiştir. Her iki anlayışında beraber işlendiği eserler 20.yy. dan itibaren üretilmeye başlanmıştır. James Joyce’un Ulysses isimli romanda hem kurgu hem de dışavurumcu bir anlayış yer almaktadır.
EDEBİYATIN TÜRLERİ
Türk Edebiyatı
Türkçe dili kullanılmış yazılı veya sözlü metinlere Türk edebiyatı denir. Türk dili edebiyatı ilk olarak 13.yy. sonlarına ve 14.yy. başlarına doğru işlenmeye başlamıştır. İran-İslam medeniyeti 19.yy. kadar gelişmesine katkı sağlamıştır. Bu süreçte iki farklı tür ortaya çıkmıştır. Divan Edebiyatı ve Halk Edebiyatı isimlerini almışlardır. Osmanlı zamanında saraya yakın çevrelerde Fars Edebiyatının etkisi nedeniyle üretilen Divan Edebiyatı diğer adıyla klasik edebiyat daha ağır basarken, halk içinde sözlü olan gelenek uzunca bir süre devam etmiştir.
İngiliz Edebiyatı
İngilizce dili kullanılmış yazılı veya sözlü metinlere İngiliz edebiyatı denir. İngilizce eser üreten sanatçıların İngiliz olması gerekmez. İrlandalı James Joyce, Polonyalı Joseph Conrad, Amerikalı Edgar Allan Poe ve daha bir sürü sanatçı mevcuttur. Yani İngiliz edebiyatı dünya tarafından konuşulan İngilizcenin diğer lehçeleri gibidir. Akademik anlamına bakacak olursak İngiliz dilinde çalışmakta olan bazı bölümlere, ikincil ve üçüncül bir isim olabilmektedir. Çok sayıda sanatçısı olmasına rağmen; William Shakespeare'in edebi eserleri dünyaca ünlüdür.
Alman Edebiyatı
Almanca dilini konuşup Orta Avrupa’da yaşayan toplumların yarattığı edebiyat türüne Alman Edebiyatı denir. Çalışmaları Almanya, İsviçre, Fransa, Çek Cumhuriyeti, Polonya, Avusturya gibi alanları kapsar.
Fransız Edebiyatı
Fransız dili kullanılarak ortaya çıkan edebi sanat türüne Fransız Edebiyatı denir. En zengin, en etkileyici olan edebi türlerinden biridir. Yazarları ilk olarak epik şiir, lirik şiir, drama ve kurgu konularını ele almışlardır. Bu edebiyat türü Dünya’da etkisini göstermiştir. 16.yy. da Klasizm adı verilen Fransız kültürü tüm Avrupa edebiyat alanında derin etki bırakmıştır. 17.yy. gelindiğinde ise Fransız Edebiyat türü diğerlerini etkisi altına almıştır. 18.yy. boyunca Sembolizm, Realizm alanlarında yazan yazarlara öncü olmuşlardır. 19.yy. gelindiğinde Sürrealizm ve varoluşçuluk Fransa’nın sınırlarının dışına kadar çıkmış ve bütün Dünya’daki yazarlara ilham kaynağı olmuştur.
İtalyan Edebiyatı
İtalyan dilinde İtalyanlar tarafından yazılmış edebi türe İtalyan Edebiyatı denir. 19.yy. kadar İtalya siyasi birliğini kuramamıştır. Ek olarak Katolik Kilisesi’nin de etkisi ile eserlerde uzun yıllar boyunca Latince kullanılmış kendi dillerinin yaygın hale gelmesi çok geç sürmüştür. 12.yy. ve 14.yy. aralığında İtalya’da Fransızca yazılar okunmuş, koşukla kaleme alınmış romanlar okunmuştur. Klasik metinlerden uyarlamalar kullanılmıştır. Bu sebeple 13.yy. da Fransız-İtalyan edebiyatı ortaya çıkmıştır. İtalyanlar Fransız edebiyatının etkisinde kalmış öyküleri uyarlayarak kaleme almışlardır. Bu edebiyat türünde çoğunlukla Fransız dili kullanılmış bazen de kendi dillerine yer vermişlerdir.
Rus Edebiyatı
Rusların Hristiyanlığı kabul etmesinden sonra 11.yy.dan itibaren başlayan edebi türe Rus Edebiyatı denir. 10.yy. başlarında Doğu Slav halkı Kiev’de merkezi bir yönetim için bir araya gelmişlerdir. Anı yıllarda Hristiyanlık Prens tarafından kabul edilmiştir. Bu sebeple okur-yazar oranı önemli ölçüde artmaya başlamıştır. Yeni dinleri sayesinde eserlerine Yunanca, Slavca dinsel eserler yer almıştır.